Saturday, September 26, 2009

bir güne 2 doğumgünü...

Biri Ela'nin... Diğeri Batu'nun. Ela, 1 yaşında oldu. Pastada 1 tek mum öyle tatlıydı ki. Batu ise 8. Tam 8 mum eder. Bu da annesinin hanesine 8 artı koyar benden. Bravo Banu. Yolumuz açık olsun Güzide :)

Thursday, September 24, 2009

kızlar 'necefli maşrapa'*





Niye kızlar necefli maşrapa? Çünkü Can hasta. Hasta fotosu da yok. Hasta olmadığı ve benim buraya koymadığım fotolardan birkaçını koyup nezle durumlarını yazmak istedim. Ama durun önce kızlar kim yazmam gerek... Bu cee-eee oyununu oynayan kişi Özge. Benim kıvırım kendisi. Sonra diğer iki foto ise kuzenler. Esmer Ezgi, sarışın Cansu, kumral Bahar. Her renk ve dokuda...
Öpünkler ballarım. Şimdi dediğim gibi Can nezle oldu. Bayramda kucaktan kucağa coştu. Belki o yüzden belki de havalar birden soğudu die. Ama sonuçta burun kilitlendi. Gözler akıyor biraz ateş bile oldu. Bebek hastalığı insanı ne çaresiz kılıyormuş.
Özellikle de geceleri. 2 gece sıfır uyku. Dün gece daha iyiydi. Ama sorun şu ki nefes alacak boşluğu yok. İlaçlar tamam da emzirmek en iyisi diyor doktor. Hoop eski günlere döndük. Can cırt ağlayınca emiyor. Hadi bakalım ilk hastalık nezle yavaş yavaş bitiyor. Uzak kalsın bizden diğerleri...

Friday, September 18, 2009

Çorap niye var?




Çekiştirip çıkarmak için. Yollara düşürmek için. Bir yerlerde tekini unutmak için. Bir tekini kesinlikle kaybetmek için. Diş kaşımak için. Gece 4 kere giydirmek için. Çorap onun kuklası. En rahat çekiştirilen sevgili oyuncağı.

Kulaklar kulp olmuş. Can'in kolu kağıt helva arası dondurma!


Saturday, September 12, 2009

doktor korkusu vs. anne kuzusu


bunu sana anlatmayı unuturum diye yazıyorum. dün doktorda kulağına ışıklı zımbırtı sokulurken de, dilini bastırmaya yarayan beni direkt kusturan spatula sana atak yaptığında da, kilonu tartmak için kıyma gibi üzerine yattığın tartımsıya sığmadığında da, sarışın kokoş doktorun sevimlilik yapsa da ciddi anlamda korktun. şimdiye kadar niye korkmadın? üstelik bu ay aşın bile yoktu. bilinç mi bu? algıların açılıyor tabi. yabancı farklı ve tanıdık olmayan her şeye bu tepkileri verebilirsin. neyse buraya kadarı normal atla deve hiç değil. ellerini uzattın kucağıma geldin göz yaşlarınla omzuma kafamı dayayıp iç çektin sonra da sustun. burası kayda değerdi. ondan.

Friday, September 11, 2009

Neler öğreniyor insan? listesi.


Daha bir yılım dolmadı ama bi liste buldum kitapta... Buraya koymak istedim. Ama baktım kendim de ekleyip duruyorum...
Ne tür mekanizmalar geliştiriyor insan. Neler olup bitiyor içerikli. Neler öğrendik, öğreniyoruz?
1/Ne kadar çirkin görünebileceğinizi.
2/Pijamaların ne kadar kıymetli ve ulvi olduklarını.
3/Artık hayat boyu bugüne kadar uyunan rahatlikta bir uyku uyuyamayacağınızı.
4/Damat ailesinin ne kadar yardımcı/yardımcısız olabildiklerini.
5/Emzirme denen eylemin günde 3 öğün değil en az 12 kere ile başlandığını... Takiben alt değiştirme eyleminin de.
6/Bir duş almanın ne kadar önemli ve değerli olabileceğini.
7/Bebeklere hiç birşey yaptırılamayacağını ve her şeyin sadece kendinizi yırtsanız da onlar tarafından yönetildiğini.
8/Bir sonraki adımın bir öncekinden daha zor olduğunu. Yatması emeklemesinden emeklemesi yürümesinden gibi.
9/Yavruyu uyuturken salondan gelen kahkaha seslerinin anneyi delirtebileceğini. (hem yavru uyuyo die hem de kıskançlıktan)
10/Müziği en bangır açıp tepindiğin günlerin ne kadar lazım olduğunu.
11/Kendi annenizle günde en az 2 kere konuşabildiğinizi.
12/Kırkı çıksın 3 ay geçsin laflarının ne kadar haklı olduğunu ama bu zamanlamaların asla bitmediğini... Ergenlik... Üniversite etc.
13/Kendi istediğin yemeği kendi elinle pişirebildiğin gün zafer kazanmış hissettiğini.
14/Sadece doktora giderken makyaj yapabildiğini... (Ruj maximum rimel)
15/Çocuk yetiştirmek için okuduğunuz kitapların yani teorinin pratikte uygulanmadığını. Boşuna paralanmanın yersizliğini.
16/Bazen sabır sinirları zorlandığında poposuna bi tane patlatmak isteyip asla patlatamadığınızı.
17/Gece 3 ile 5 arası TV'de izleyecek hiçbişi bulamayacağınızı... (emzirme uyku getirdiği kadar kaçırıyor da...)
18/Çişinizi tutmayı başaran ve bunla gurur duyan biriyseniz huyunuzu değiştirin. Bazen tüm gün tutmanız gerekebilir. İlk çiş geldiğinizi hissettiğinizde yapın. Sonra bir bakmışsınız ara oydu buydu derken fena açılmış.
19/Gerçekten bir gülüşün el uzatışın ve kahkahanın fena halde boyut atlatabildiğini.

Wednesday, September 9, 2009

09.09.09


Bugün biraz manali bi tarih. Benim dogumgunum bi de dokuz senligi sanki. Sabah seldi yağmurdu derken unuttum bile. Biraz önce Duygu tarihin bu halini hatirlatti. Dokuz dokuz dokuz. Seneye belki Can gelip bir öpük bırakıp kutlar beni.
Konuyla ilgili fotoğraf bulamadim ama olsa olsa şu olurdu...

Sunday, September 6, 2009

doğumgünü hediyesi.


hadi bu fotoğraf doğumgünü hediyem olsun benim. ben kendim seçtim.

yeni. yepisyeni!

gece uyanıp alkışlamaya başladın ya. kimi alkışladın? beni mi, kendini mi?
yeni öğrendin diye pratik mi yaptın... anladım. o zaman bir önceki gece yatakta oturur buldum seni ya hani.
o da artık rahat oturmanın verdiği heyecandan... yeni olan her şey geceleri denenirse ben de yeni bişi öğrenmiş oldum.

Tuesday, September 1, 2009

Aslı ve Sinan! Duyuyor musunuz? Çok özledik.


Bu fotograftaki onluk Can'in ilk önlüğü. Asli ve Sinan aldı. Onlar Can'i ilk kucaklarına alanlar. Ben gebermiş odada uyurken eve gelip onu sevenler... Uyurken ona bakıp ilk hakkında konuşanlar. Çok ama çok zor günlerimizde gülen yüzleriyle bizi sakin yapanlar. Sinan bilirkişiden çok hakim olduğu bu konuda beni en rahatlatanlardan. Aslı hicbisi bilmemesiyle yine beni rahatlatanlardan. (Benim gibiler var die dusundurerek...) İkisi bir USPS paketinin icinden cikabilecek en guzel şey olurdu şimdi...
Asli... Skype'ta her online gordugumde icim ciz ediyor ozellikle tek kelime yazmiyorum. Bilesin. Salak klavye can acitiyor...
Can mi? O da isirinca acitiyor :)