Saturday, October 31, 2009

kulaktan ateş ölçme

google'a yukardaki gibi yazıp aratınca çıkanlar okumak istediklerim değil... yani soru şu... kulaktan termoscan ile ateş ölçtüğünde biraz yüksek çıkar korkmayın diyen doktoru hatırlıyorum. ama ne kadar yüksek çıkar? öğrendim: kulaktan ölçülen ateş her zaman normal vücut ısısından 0,4 daha yüksek. yani 38.4 ise o 38 demek. 37 ise de 36,6 demek gibi... faydalı bilgi değil mi ama?

Wednesday, October 28, 2009

mandalina kokulu ev.



mandalina kokulu ev, birileri hasta demek. hani hayat bilgisi kitabının en masalsı kısmı, kestane kokanı mutlu nine ve masallarla geçen kış evi mutlu olandır da... mandalina, sandoz ve biraz da vicks kokanı ise hasta var evi... ev mandalina kokuyor. can yorgun. ateşlendi yoruldu. hapşurdu yoruldu. hapşurmak mı, hapşırmak mı. aynı bence. ikisinde de yoruluyor insan. şurup içmek istemedi, yoruldu. uyumadı tıkanık burun uyutmadı, iyice yoruldu. ne oyun oynamak, ne yerlerde yuvarlanmak. ne emeklemek. kitap okudu. anneannesiyle yanyana oturup. mırıl mırıl. sakin sakin. olgun ve kırmızı yanaklı olarak. şimdi calpol ibufen ve peditus kürlerinden sonra ateşi düştü, iyileşme trendine girdi. ama göz çevresi kırmızı soğan halkası takılmış haliyle iç buruyor. ve n'olur en azından bu kış için ilk ve son gribin olsun.

Thursday, October 22, 2009

Eda'nın elinde büyüdün gibi!




Vay vay eski günler... Eda ile Palo Alto'daki survival günlerinde. Hemen diğer karede Eda ile büyük bebek olunca.
Artık bir nevi rahata erince. Eda çabuk gelsin bir sonraki fotoda az büyümüş olsun Can.

Kendi ayaklarının üzerinde durabilmek bu mu? Peki o ısırma nesi?

Yüzler/Unplugged Faces!







Farkli yüzlerden seçmeler.
Bereli fotoğraflardaki bere için Şeyda'ya teşekkür ve öpünkler.
Berelinin birinci fotoğrafındaki ıkınma için Can'ın bağırsak sistemine teşekkürler. Huzur dolduğum hallerinden :) Bu post'un adının esinlendiği kaynakça, here it is: http://www.millireasuranssanatgalerisi.com/english/index.htm

Sunday, October 18, 2009

Uyuyamadığım uykular birikip sonra bana gelir mi?

Bir gece yatıp sabaha kadar deliksiz uyumak. Sabah altı ya da yedide cin gibi olmak zorunda kalmamak.
...gibi isteklerim var. Bunlari yazarken bile kısa vadede olmayacaklarından o kadar eminim ki, öylesine yazıyormuşum gibi geliyor.
Can da yattığı yerden uykusunda gülüyor. Sanki dalga geçiyor benle. Şimdi kolunu kafasının üzerine de attı, yayıldı iyice.
Kesin dalga geçiyor. Ben de uyusam mı o uyurken?

Monday, October 12, 2009

Babaaaaa!



Baba fotoğrafının çekilmesini sevmez. Ama ne sevip sevmediğini unuttuğu anlar olur bazen insanın. Ya da hiiiç bişeyi umursamadığı...

DJ Walker!


Adi çok havalı. Öyle çok ses efekt yapıyo ki kendisinde yürüme provası yapılabileceğini ben bile getirmiyorum aklıma. Can nasıl getirsin? Üstelik bir inek efekti var çocuk korkuyor. Tırsık zamanları galiba her şeye mesafeli kendisi. Bir de araştırmalar yürüteci olan bebekler 12 aylıkken olmayanlar 11 aylıkken yürüyor der. Niye bir yürüteci var o zaman? Mağazada içine oturduğunda da böyle kendinden geçti de ondan. Eritti beni özetle.

Monday, October 5, 2009

bi yaşam ağacı üzerine...


http://www.bizibozmaz.com/2009/10/05/orta-yasa-gelmeden/
bir çocuk yetiştirirken geçilecek yollar olarak baktım. kendi geçtiğim yollar olduğunu düşünmeden. uhuuu dedim.

Sunday, October 4, 2009

Bitola'dan Serus surprizi!



bayramda can kimin kucağında?





ilk bayram. çok kucak. ilk kapılan virüsle ilk nezle. ama büyük anneanne ile anneanne ve büyük dede yanyana. sonraki fotoda küçük boy dede ile büyük boy babaanne yanyana. küçük boy babaanne trabzon'da bir sonraki bayrama. asıl hasin bir ufuk kucağı var ki evlere şenlik. paraladın ufuk evlatçığımı... :)

Saturday, October 3, 2009

EMEK/LİYOR...

Emekledi ama ben fotoğrafını çekemedim. Yok o kadar hızlı emeklemiyor tabi ama onu seyretmeye dalıyorum hep unutuyorum. Bi de kafa kolluyorum emeklerken. Çakmalara karşı. Gerçi kafayı duvara çakınca bir daha yumuşak çakıyor sonra hıım diyip koruyor kendini.

Uyanışlar...





Böyle uyanması için 9 ay deliksiz uyku uyumamam, ilk 3 ay sınırsız ağlaması gerekiyormuş meğerse.
Ağlamadan uyandığı bir gündüz uykusu sonrası...

Bahçede yetişen biber aşkına!


Hayatında gördüğü en organik oyuncak. Daldan koptu eline geldi. Konsantre mutluluk bu.

Evde 'oturuyorum'.




Oturması biraz mesele oldu dersem bana kızıyorlar onu sevenler. Yooo tam da zamanında oturmuş. Peki. Bence biraz şişko diye geç oturdu bu kadar dik ve duruşu düzgün olması zaman aldı. Ama oldu zaten sabırsızlanan da yoktu. Ama güzelmiş karşılıklı oturmak. Sonra fışfış kayıkçı oynamak. Hatta kendini kayıkçı ilan edip sallanması...
Bu arada göbek açık fotoda pek oturuyor gibi değil uzun oturma diyelim ona... İdare edin.