Monday, December 26, 2011
Fındık mindik...
Fındıklar her yerde. Memleketten babaaanne ve dedeyle geldiler. Yeni ayakkabılarıma ve her yere girdiler. Kabuklarıyla yemioruz iyi ki... Sorsam napıosun die biliorum cevabını sormuyorum.
Friday, December 23, 2011
Yeni pijama pozları.
Yeni pijama 4-5 yaş için. Paçalar uzun. Ama kıvırınca idare edio da... Bu fotonun arkasının hali ne olacak? Dağınık düzen bi düzen midir? Yoksa biz de bi oyuncak parçası olup bi gün koltuğun altından mı çıkıcaz? Kendimizi nasıl yığının içinden ayırabiliriz cano? Şöyle dio böyle zamanlarda... Kalsin kalsin boşver. Hadi gel sen ya neyse...
ağaç süsü.
Wednesday, December 21, 2011
Jandarmalık Şile tayfası!
Bi haftasonu Şile falan gidelim dedik. Kuma saplandık. Kumdan çıkamayınca foto çektik. Jandarma gelip bize 'amaç neydi, denize doğru...?' dedi. Çok haklıydı. Açıklayamadık. Koca kepçe gelip bizi kurtardı. Yuh! Serhan Merube! Kamer Can ve ben... Ordan pazardan aldığımız mandalina ve muzla beslendik. Oysa et falan yeriz hayalimiz vardı. Can şişeye çişini yaptı. Ve kumla oynadı. Pek maceralı yolculuk sonunda evlere mi dağıldık yoksa biz mi dağıldık. O arada bol foto çektik.
'Sanatçı' ev kuşu!
Sanat mı yapıosun diye sorduktan sonra Can her abuk deneylere girdiği zamanı bi dakka sanat yapiorum ya da duur sanatım bitmedi... diip beni püskürterek haletti. Sanat deterjanın üzerinde tepinmek da olabilir. Tuvalet kağıtlarını diftmek de... Sanat yapmak her şeyin affı sanki. Bunu nasıl bu kadar iyi kullanıo acaba? Sanatı yani. :)
Saturday, December 10, 2011
Thursday, December 8, 2011
Biz neciyiz anne? Poğaçacıyız!
Serhan'a gidişler...
Bazen Serhan'ın büyüdüğünü Can'ın varlığından anlıyorum. Sonuçta aramızda yaş farkı var bi miktar. Ve ben onu hep küçük kardeş gibi görüyorum. Ama Can ile aralarındaki diyalogu izleyince Serhan'ın yetişkin biri olduğunu fark ediyorum. Evet o denli umutsuz bi vakayım :) Serhan, Can'ı tuvalete götürüo. Yemek yediriyo. Üstünü giydirio. Oynuo. Öyle yapmaması konusunda ikna edio falan... Konuşuyorlar ikisi. Hallediyorlar da her şeylerini. Şaşkınım ama rahatım mutluyum. Serhan'a gittiğimiz zamanlar bi rahatlamam var yani. Zaten bu yeni evini de pek seviorum. Yerini şeklini şemalini..
İşte böyle. Öperim Serusum.
Akvaryum teması
Neden İstanbul'da birden akvaryumlar popüler oldu bilmiorum pek de ilgilenmiorum aslında. Balıklara bakmak büyük mü renkli mürekkep mi balina mı gibi fantastik dünyalara ışınlanmak kısmı daha iyi gelio. Öte yandan ben bu dünyanın en büyük tematik akvaryumunu biraz görgüsüz buldum. Biraz da özensiz. Kutuplar ahan da şöyle, burası Haliç burası bişi der gibi.. Ama Can sevdi tabi...
Tuesday, December 6, 2011
Anne çadıra gel!
Serhan'ın evi müthiş oyun alanı. Her şey serbest. Serhan çadır ve bilumum imkanlar sunarak, her türlü oyunsal etkinlikte sınır tanımayarak bize evinin kapılarını açıyor :) Biz de çöküyoruz haftasonları. Sonra gelsin Kuledibi keyfi gelsin fanfirik oyunlar.
Korkmazmışım ki!
Sanatçı ve sanat dostu!
Sanattan geçilmiyor evde. Duvarlar ayrı sanatlandı. Renk renk çizikler boyamalar ve stickerlarla donandı.
Deterjan yere dökülüp ayakla şekiller yapılınca da sanat mesela... Kürdanlar sehpaya saçılıp ıslatılarak oyuncaklarla üstsüte gelince de sanat... Hindistancevizi ile puding süslemek en iyi sanatlardan. Müzik yaparken acaip şeylere vurarak çıkan ses de sanat. Son zamanların sanatlarını 3'e ayırabiliriz. Bi bu malzemelerle şekiller yapmaca/2 çılgın müzikler üretmece/3 ise dans. Özel çorap ve ayakkabılar (converse) giyilip farklı zeminlerde dans etmek.
Sanatçıyız. Sanatçının yanındayız. Sanata verdiğimiz destek müthiş!!! İstersen verme...
Bi dakka ben sanatçıyım cümlesiyle dolaşan cüce... Hakimiyet kendisinde. Haa fotoda göründüğü üzere Kamer sanata yetenekleriyle destek verio tabi. Orası tartışılmaz :)
Sunday, November 27, 2011
mini notlar...
bence bugünlerde sevgili can'ın beyni onun uyumasına izin vermiyor. gece oluyor. nerdeyse gece yarısını buluyoruz. o hala şöyle:
anne sen hayatında hiç sörf yaptın mı?
hayır yapmadım.
sörf kaykayın mı yoktu...
yoktu evet.
benim olar. (olur demek istio)
tamam olar.
olar diil olur anne. (fark edip düzeltio)
tamam olur.
peki sen küçükken bisiklet diebilio muydun? (bi kere anlatmış bulundum)
hayır sikibet diodum.
ben de mavi diemiodum anne. vami diodum.
hııım...
şimdi mavi diebiliorum.
uyuyalım mı can?
uyumayalıııım.
ama yattık biz. kapatalım gözlerimizi.
kitap okuyalım.
ama bütün kitapları 2şer kere okuduk...
die gidio. bu arada diyalogun arasına bin tane yeni soru ve fikir de girio.
penguvenlerini 'v'nin ustune basarak yüzdürme fikri, arabaya binip yunanistana gitme fikri, okuldaki ipek'i arama fikri...
fikirden bolu yok ama uyku yok...
konuyla ilgisiz foto ise serhanla ilk scrabble denemesinden. valla espri diil en uzun kelimeyi bulmamız gerekio dedi serhan. can da en uzun kule yaparız o zaman dedi.
Saturday, November 12, 2011
Bayramda... Plaj sevgisi...
Kavala'nın halk plajında bir martı. Dev gibi. Kumlara gömmüş kendini.
Can üşüo mu dedi. Herhalde dedim. Şapkasını çıkardı tam martıya götürürken martı uçtu gitti tabi. Apar topar...
Ama benim onu sevdiğim için shark şapkamı vermiştim, dedi. Belki shark sevmiyordur martılar dedim.
Martı ingilizce bilmez köpek balığı de, dedi...
Bayramda... Alexandrapolis/Fener sevgisi.
Şu bayramda Yunanistan'a gidelim mi Can? sorusundan sonra her on dakkada bir Yunanistan mı anne burası, fener nerde, gerçek fener? sorularıyla tırım tırım takip etti beni. Oh sonunda fenere geldik. Alexandrapolis bıraktığımız gibi çok şükür :) Hatta kış gelmiş frappenin yerini Flo Cafe'de sıcak çikolata almış. Peh pehh harika olmuş. Ay o sıcak çikolata fotosu yok burda!
Bayramda... Otel sevgisi.
Subscribe to:
Posts (Atom)