Thursday, January 27, 2011

Teyze 'Perhaps' söylee!



Perhaps boyut atladı. Ne şarkıymış herkes cover'lamış. Ama Doris Day'den sonra tabi... Can'ın cover'i geliyor. Doris Day'i da keşfettikten, Can ona hayran kaldıktan sonra Teyze Perhaps açalım diyor kendisi... Acaip kelimelerle acaip bağlaçlar kullanmaya başladı. Ami ile Dede buraya gelin. Havuç ve patates ve armut ve mandalin falan... Bir de Kamer bu hafta yok diye herhalde, annecimmmm diye gelip her yerimden öpme hastalığına tutuldu ki, enfes... Haa öbür uyuz hastalık ise gitmek üzere. Öksürük çok az kaldı. Arada 'ümükler' dil üzerinde yakalanıyor gibi...

Saturday, January 22, 2011

Faranjit go home!

h1n1 virüsleri, beta virüsleri havada uçuşuyormuş ve kendileri pek güçlülermiş. Küçük bebekler ve çocuklar bu virüsleri yenmekte çok zorlanıyorlarmış. Antibiotiksiz geçsin diye direndik olmadı. Antibiotik başladı. I hate! Günlerdir evde sümüklü, korkunç bi öksürüklü ve ateşli ve asla yemek yemeyen, hep de 'hayır da hayır' diyen bir Can ile yaşıyoruz. Sonra ben o hastalığın aynısından oluyorum. Sonra da Kamer aynısından oluyor. Ve öksürüklerimiz bile artık birbirine karışıyor. Anneannem derdi ki, hastalıktan korkma, o hastalık çocuğun huyunu nasıl değiştirecek ondan kork. Şimdi anlıyorum neden bahsettiğini...

Sunday, January 16, 2011

Ofiste ya da evde. 'Başı' pek kalabalık!







Kafaya her şeyleri şapka yapma aşkı sürüyor. Biraz önce ne oldu onu da yazıcam fotolarla ilgisiz. Şimdi Can uyumuordu yani öğle uykusu uyumamak için odasındaki bütün çekmeceleri boşalttı. Sonra çekmeceyi kapatayım derken benim elimi sıkıştırdı. Bana üzülüp ağladı ama yine de uyumadı. Ben camdan dışarı ağaçlara biraz ormana bakıp derin bir oooff çektim mi çektim. Sonra kucağıma zıpladı sallanan sandalyeye gidelim dedi. Gittik. Biraz orda dışarı bakıp şarkı söyledik sallandık. Bi baktım uyumuş. Gömülmüş omzuma uyumuş. Sonra yine az önce baktığım ağaca ve ormana baktım. Teşekkür ettim kucağımdakine. Hani kitaplar dio ya motherhood denilen hadise 5 dakkalık ruh değişimlerinden oluşur die. Valla öyle. Dengesizlik bi nevi :)

Thursday, January 13, 2011

Kek'ten Peryeps...





Cake mama ilişkisi bugün itibariyle KEK'ter Perhaps (Peryeps) talebine ulaştı. İsteklerini bu kadar net koyması senden beklentiyi artırıyor. Söylememe gerek var mı bilmem... Bu İsviçre fotolarına da doyamadım manzaralara geçtim. Necefli maşrapa ekolu. Bi kaç foto daha koyacağım kar sayfasını kapatacağım şimdilik.

Sunday, January 9, 2011

Can 2 oldu!



Kocaman bir çadırım olsa. İçine Can ile girsem ve içerdeki düğmelere basarak Can'ın istediğim yaşını getirebilsem yanıma.
1 buçuk yaşının lülelerini. 1 yaşının şaşkınlığını. 6 aylığının yanaklarını. 3 aylığının pek bişeyini istemem :) 2 yaşının konuşmalarını. Sonra başka bir düğmeyle ileriye de gidebilsem. 15 yaşının sorularını. 20 yaşının cevaplarını. Çadırımda Can'ın her haliyle olabilsem. Kimse de bunu bilmese. İkimizin sırrı olsa. Bugün 2 yaşında olduğun için yazdım bunu. Yeni yaşını biriktirdiğimiz günlerde hep birlikte uyanmak üzere.

Ve...




Can'ın en çok parçaları birleştirmesini seviyorum bugünlerde. Cake dinlerken 'cake' dediysem o da bi yerden cake ile kek ilişkisini kurduysa Cake albüm kapağını görüp 'mama aç anne' demesi gibi... Mama açıp Perhaps cover dinlemek yani. Decoder gibi bi beynim olması gerektiği kadar onun mantığıyla parçaları birleştirmem gerekiyor. Bi de tabi benim pek de zorlanmadığım bi misyonum daha olmalı. Dinlemek. İyi dinlerim zaten ben. Can anlatıyor. İsviçre'yi yeni yeni anlatıyor. Trene bindik. Kara bastık. Kotata yedik. Uçakta uçtuk. Abla babaay dedik. (Hostes) Uçak babay dedik (Bizden önce kalkan uçaklar) Abla zeytin verdi. Çekirdek çıkardık. Bunları uykudan yeni kalktığında ya da uyumadan hemen önce plak gibi sıra sıra anlatıyor. Bi de cümleleleri ve ile bağlıyor. Zeytin yedik ve çekirdek çıkardık ve ağladım ve uyudum ve...

Wednesday, January 5, 2011

Anlatacak çok şey var...





Ami (anneanne kısaltması) ile konuştum. Kathrin ile konuştum. Armut aldık dedim. Kar gördüm dedim. Hepsini bir kuruş harcamadan anlattım. Boş boş öten havaalanı telefonuna anlatacak ne çok şeyim varmış.

Karlı dağlarda hala çanta peşinde.





Kar güzeldi. Sıcak çikolata da güzeldi. Ama annenin çantasını çaktırmadan karıştırmak hepsinden güzeldi.

Tuesday, January 4, 2011

İkisi beni beklerken.




Bekleme konusunda iyiydi tatilde bu ikili. Öyle ki, fotolarını çekmelerini bile beklediler baba oğul.

Bu da çikolata yiyen uçak...



Kendi yediği yetmedi. Erimiş çikolata kutusunun içine uçağı batırdı. O arada da uçak ye ye dedi. Uçak yedi mi dedim. Yedi dedi.
Uçak da bi mutlu oldu ki sormayın.

Kotata aşkına!



Çikolatada folik asit varmış diye diye bir tatil geçirdik. Avut dur kendini Hande. Ama bugun itibariyle unutuldu kendisi. Sağlıklı yemek dünyasına geçildi.

Can trende ne diyor? Tren çuçupapapa, Kathrin möö yap, baba çiviçivi yap. Anne gölgem söyle!







Bern güzel yermiş. Soğukmuş. Tim Burton dekorlari gibiymiş. Dağlara tırmanmak ise, tatlı tren yolculuğuyla çok güzelmiş. Heidi'yi akla getirirmiş. Can gezerken mutlu olurmuş. Bu bilmediğimiz bişi diilmiş. Giyinmek hiç istemezmiş. Bu da bilmediğimiz bişi diilmiş. Ama hava eksi altıymış. Ya da eksi bişimiş. İyi ki İsviçre çikolataları varmış Can'ı ikna eden. Yeni yıl hep böyle gezerek geçsinmiş, Tren hallerinden seçmeceler...

Sunday, January 2, 2011

yeniyılyeniyılyeniyıl...

Yeni yıla girmek senin için 10 gün sonra gerçek anlamda yeni yaşa girmek demek yavru... Geçen yıla girerken senle birlikte değildim. Bir geceliğine de olsa uykuya bırakmıştım seni annemle. Bu yıl sen ben ve baban birlikte girdik yeni yıla. Uyuyordun yine evet ama biz seni izliyorduk. Sokakta çanlar çalıyordu kaldığımız yerin çok yakınından tren geçiyordu. Sen uykunda tren sesi dedin sonra yine uyudun.