Friday, March 23, 2012

Yara bantları...

Minik tatlı Buzz Light'lı desenli yara bantları gün gelir hayatın merkezi olur.
Anne ben bu yara bantını Defne'ye hediye edebilir miyim?
Edersin tatlım.
En değerli şeyini Defne'ye hediye eder... Okuldan gelir. Dier yara bantlarını da değerlendirmenin yolunu bulur.
Anne yara bantları arka arkaya yapıştırıp koşubandı yapalım. Nasıl fikir?
nayysss.

Saturday, March 17, 2012

Kısırkaya uçurtmacıları...




Bu sefer annem de geldi bizimle :) Futbol topunun peşinde hepimizden daha çocuk ve şendi :) Sonra bi ara Kamer ile Can çizmelerine güvenip denize doğru yürüdüler. Bi dalga geldiii! Ve çizmelerden içeri şofuurt die su girdi. Donan ayakları arabada kuruttuk tabi ama uçurtma macerası da çabuk bitti tabi...

Wednesday, March 14, 2012

Yavrulaaar.




Anne Ömür büyümüş ayakta durmayı öğrenmiş.
Bir abi halleriyle Ömer ile takılmalar. Dünya ikisinden ayrı bir alemde. Çünkü o iyice abla...
Mutlu tatlı neşeli bi doğumgünü oldu. Mutlu yaşlar yavruuu.

Lokum bu ömer ya! Ve artık 1 yaşında!





Okullu!





Evet artık okullu olundu! 3 hafta (araya hastalık girdi die de uzadı) anne katkılı okul ısınmalarından sonra artık okula gidiyor. Ve derse dalıyor. Hatta bugun almaya gittiğimde ben trombolindeyim sonra gelir misin dedi... Sabah erken gidemioruz herkes kadar ama elimizden geleni yapıoruz. Uyku yavaş yavaş yoluna giriyor. Bir de Defne var... Defne kadar iyi motivatör de yok bugunlerde hayatımızda. Defne hasta olabilir. Ben bugün hastayım gitmemeyim centilmenliğinden tutuyorum da... Defne ile kitap seçmelere kadar uzayan bir tuhaf hoşlantılık. Yuuh bu kadar da çabuk mu yani? İlk sosyal ilişki de buna dönerse... (Defne kim derseniz fotolara BKZ)

İlk tiyatro yazılır!



Korkuyla karışık bi şaşkınlık vardı. Karanlık ve büyük sesler büyük hareketler yapan hayvan kostümlü tipler.
O gerçek ayı mı?
Peki o gerçek köpek mi?
Herkes alkışlıyor die alkışlamalar. Bir yerde koptu... Prenses üzüldü die Can onla beraber ağlamaya başladı. Ama niye o çocuklar prensesi üzdü ki... Duygusallıkta son nokta! Geçenlerde de Robot Ailesini izlerken çocuk robot üzüldü die ağladı.
Bu hafta tekrar gidioruz bakalım hangi duygu seli bizi beklior?

Bizim çatıda olanlar...





Balık pişirmeden önce boyamaktan gitar gösterilerine... Her gece bitmek tükenmek bilmeyen oyuncak yıkama ve asıl oyuncak dağıtma seanslarına kadar çatının dilini olsa da konuşsa. Duvarlar dillendi mesela. Yeni çizimlere yer yok duvarlarda.

Dali+Starwars+Heykeller+Taşlar...







Valla bu kadar arkadan gelince ancak kısa notlarla ilerliorum. Dali'ye gidip Dali'lerle hiç ilgilenmeyip Tophane-i Amire'nin mimarisine hayran kalıp tavan izledi. İstanbul Modern'in de içini gezmek yerine bahçesindeki heykeller ve Starwars afişiyle pek ilgilendi. Sonra da taşları topladık yerlerden. Pek de güzel oldu. Zaten büyük insanlar da cafesinde oturmak için gidiolar ya İstanbul Modern'e. O hesap...

Sunday, March 4, 2012

blogun 'cüce ayı' şubat oldu!

sadece 1 post yazabilmişim. oysa aksiyonda sınır yoktu şubatta! okula başlamak en önemlisi mesela. galiba tam da bu yüzden yazamadım ya. çünkü sabah okula götürüyorum sonra orda 'alışan çocuğun annesi' olarak okul içinde ya da bahçesinde ya da ilk günler sınıfta tünüyorum. sonra tekrar kapıorum can'ı eve getiriyorum. yemek yiyoruz. zübüş'le ya da annemle bırakıp ofise gidiorum. hızlandırılmış modda çalışıp zübüş gitmeden/annem henüz dağılmadan eve geliyorum. can tam o sırada uykudan uyanmış ve enerjiyle dolmuş oluyor. ve benim bir gün içinde 3. günüm başlıyor. valla bu biten bi dönem diil henüz. o yüzden yazarken kendimden yoruldum. can biraz bocalıyor sanki. okul rahatını bozdu gibi. tamam eş dost bitakım kızlar var (kız tarafı çok önemli. defne okul için en önemli motivasyon mesela. nasıl oluor da oluor bilmiorum ama defne öpülüp koklanıyor sürekli) oyun eğlence şarkılar da var ama ayak da diriyor bi yandan... çok takılmamaya çalışıorum. öte yandan kendini ifade olayında koptu... artık kendi şoklarıma yetişemiyorum.
n'oldu niye öyle sakinleştin can? (sürpriz ya sakinleşmek)
üzerimde bir mahzunluk çöktü...

dur bir çay almak istedim kendime...
canın çay mı geçti?
evet.
benim de dün canım turşu geçmişti...

o kadar zor ki hatırlamak ama daha sık yazarsam öyle boş boş bakmam ekrana şimdiki gibi.
mart bekle beni.