Tuesday, May 29, 2012

Sanki bi samimiyet sorunu var :)


Hayatında (15 günnükken passport için plan dışında) bilinçli ilk vesikalık çekimi. Önce adamın karşısına geçip abuk pozlar verdi. Dans ederek falan. Sonra sakinleştiğinde aynı doktor fotosunda olduğu gibi parmaklar devreye girdi. Sonunda bu noktaya ulaştık. Bildiğin samimiyetsiz bi gülüş :) Çok eğlenceliydi!

Taş kafa. Lego kafa. Troley kafa.


Doktor Çiğdem! Fotoğraf çekimine lütfen!


2 aylıktan bugüne kadar uzanan Doktor Çiğdem Yavrucu ile Can'ın ulaştığı son nokta. Kolik olduğu günlerde deli gibi ağladığından beri Can ancak birkaç ay önce doktor fobisinden kurtuldu. Ama artık içeri girer girmez nereme bakacaksın. Çıkarıyım mı üstümü? Öksürüyorum. Bi de alerjilerime bak gibi kendi kendine muayene olur hale geldi. Bu da Çiğdem ile poz verme halleri. Poz vermenin elleri yanakları yapıştırmaktan geçtiğini sanması da annenin tarihçesiyle ilgili sanki...

Ayşeanneanne!


Saturday, May 26, 2012

Ami doğumgününde kulak öpülür!


Annemin doğumgününu kutlamak için pasta yanına yerleşen yavru önce pastayı üfledi sonra aminin kulağından öperek kutladı. Hepi all together!

Nuuba and the Gang!


Yonca harika bişi yaptı. Adını da harika koydu: Nuuba and the Gang. Aslında ana baba olarak her şeyden sorumlu olduğumuz gibi giydirdiklerimizden de sorumluyuz hissine kapılttı beni. Çocukların tasarıma bakışları, nesneleri algılayış yöntemleri, beğeni düzeyleri en çok kullandıklarından ve giydiklerinden nemalanıyor. Cars kapağı olan bir resim defteri mi- Dausmann'dan alınan illustratif desenli bir resim defteri mi? Turuncu renginin hayatımdaki yeri ben ilkokuldayken salondaki turuncu koltuk takımımızdan geliyor. Turuncu sıcak ve alternatif bir renk olarak bende hep anlamlıydı. Ya da kenarları radiuslu sehpalarımız... Bugün retro ama o gün normal moda idi... Bir de tulumum vardı. Yağ yeşili... Zeytinyağ renginde. Altına kontrast sarı espadril giydirdiğini hatırlıyorum annemin. Hatta bir de sarı bez bir boyundan çantam vardı o kostümle taktığım... Yıllar sonra tulum ve turuncu renk öyle iz bırakmış olmalı mi, ilk gerçek iş görüşmeme (3. Kuşak/Dogan Yarıcı) turucu bir tulumla gitmiştim. Asıl mesleğin ne demişti bana Doğan? 20 yaşında çocuk oyunundan fırlamış gibi turuncu tulumla gezen bir tip olduğum için. Allahtan tiyatro yapıorum diyebilmiştim... Evet iste nuuba.com.tr Yonca'nın yılların Yonca Tok Muslubaş'nın yaptığı en harika şeylerden. Çocukların gözlerine geliştiren hem de rahat hem de farklı giysiler artık pek bi online. Giyiniz, giydiriniz dierek Can'dan 2 Nuubalı kostüm fotosu ekliyorum.

kiraz/verdiven/kartopu!


Merdiven hala verdiven. Böyle bile kalabilir hep. Nasılsa hermes anlıyor ne olduğunu. Bi de asıl haber: Babam bahçeye bir büyük kiraz almış. Üzerinde pek yakında kiraz olacak çiçekleriyle... Bu ağacı da Can'a hediye etti. Bayıldık. Ama Can kendine hediye die söküp götürebileceğini sandı bir süre.

Monday, May 21, 2012

Tam korumalı! Tam scooter!


İlk scooter biraz fazla çizgi karakterlerin hakimiyetindeydi. Serhan geçen gün Yunanistan'ın o deli büyük oyuncakçısından bu scooter'i ve kask ve dizlik ve ellik ve dirseklik gibi harika bi setini getirdi. Burda dipnot TR'de bin tane oyuncakçıya sorup bi kafasına uygun kask bulamamıştım. Güvenlik bilincimiz pek erken yaşta hazırlanıyo!! Can biraz vali pozları verdi. Ama idare ettik kendisini...

Okulda doğumgünü...


Siz Defne ile tanıştınız mı?


Tanışmadıysanız büyük kayıp.Defne, Can'ın en inceliklerini ayırdığı arkadaşı. Okula Defne'nin varlığıyla adapte olan sevgili Can zaman içinde de bu yakın arkadaşlık konusunda çok istikrarlı davrandı. Ama Defne de bir lokum. Haklı yani Can. Tabi ki okulda kutlanan Defne doğumgününe gittik. Fotolardan birinde de sınıfın diğer Can'ı var. Anne olarak ilk katıldığım sosyal (kendi arkadaşlarımınkiler dışında) doğumgünü ortamıydı. Bence harikaydı. Yine olsun yine gidelim...

Bu poztan beş dakka sonra düşüş. Yuvarlanış.


Ayağında çok seviyor die karıncalı çizmeleri vardı. Çizmelerle başa çıkamadı park heyecanı. Ve kaydırağın en tepe merdiveninden düştü. Düşme anını gördüm ve mucizelere inandım. Hahah düştüm die yanıma geldin çünkü...

Laleler niye kapattılar?


Ömrü kısa laleler en zor yanıt verilen sorularından biriydi. En sonunda gitti kendi konuştu.. Bu foto da anısı olarak kalsın bahçedeki lalelerin.

Betül ile Can hamurdan kalpler!


Miray ve Can bankta...


Can İrem'i de Miray'ı çok sever. Her ne kadar bugüne kadar 'kızlar' diye kodlasa da abla olduklarını iyi bilir. Beraber vakitler su gibi akar. Pozlar ayıla bayıla verilir.

Wednesday, May 16, 2012

Kafi taym.


Kimsenin bu güzel kahve zamanının sonrasında Can'ın kendini yere atıp kafede yuvarlandığını bilmesine gerek yok. Sonra birden koşmaya başlayıp uyuyayan bebeğin arabasına çarpıp uyandırdığını bilmeseniz de olur. Nasılsa hiç ipucu vermeyen sakin bir foto bu.

Kutlanan ilk 23 NİSAN...


Okulda şenliklerle, boyanan yüzlerle (ki hiç sevmiorum) elde bayraklarla harika kutlanmış. Sonra da ofissel kırtasiyesel mallara almaya gittik beraber... Güzel bir gün olduğunu bugün itirabariyle net hatırlıorum. İyi ki fotalar var...

Takıntılar: Çizme


Takıntılar sardı bi de bizi. Çizme takıntısı. Çişe bile giderken çizme. Fener forması takıntısı banyodan hemen sonra forma uyurken forma uyanınca da aynı forma takıntısı. Mavi mont takıntısından bahsetmiştim. starwars kulodu takintisi. Bunnar olmadan kimi zaman teki kimi zaman hepsi hayat duruyor.

Tuesday, May 15, 2012

Pencere önü Can'ları...


mavi mont devam...


mavi mont halleri


Bu mavi montu son alexandropoli'ye gittiğimizde Serhan'la aldık. Siesta'ya ve mekanın kapanmasına 15 dakka vardı. O 15 dakkada alabildiğim ve seçebildiğim bi sürü şeye bakıp sanki o an için antremanlıymışım gibi hissettim. Bu mavi mont da o günden anı. Ve Can da hayran die bin tane foto birikio.

Banyo banyoluktan nasıl çıkar?


Hiç ellenmedik ve ıslatılmadık yeri kalmazsa. Tepelere tırmanıp sulara batmayı da seven bir su kuşu varsa hangi banyo olduğu hiiç fark etmez. Evin banyosunun tavanları gibi her bir cm. su içinde kalır.