Tuesday, July 2, 2013

Sana özel gezi galerisi...

Masum olduklarını anlamak için insanlara bakman yeter bazen. Eline gitar alıp bir TOMA'nın (tazyikli su fışkırtan, kafasına göre o suyun içine asit bile ekleyen panzerimsi) karşına geçiyorsa aslında başka bir şey söylemek istiyordur di mi?
60 yaşını geçtiyse evinde iğne oyası falan yapıp, torunlarıyla örgü açma yemek varken eline naif bir sapan alıp koca panzerli polislere taş atıyorsa aslında kendinin dilini açık ediyordur di mi?
Ya da genç kadınlar savunmasızlıklarının değil de karşısındakinin acizliklerini vurgulamıyorlar mıdır aslında 'sadece durarak?'
Peki ya duran adam... O sahne çok komikti işte. Haldun Taner tiyatro oyunları gibiydi. Duran birine nasıl müdahale edersin? Neden birine durduğu için yasak koyarsın? Ve bunu nasıl yaparsın? Duranları bir bir toplayın diyen bir yapı aslında neyin kafasını yaşıyordur... O yüzden küçük bir foto galeri sana.







Anne, ağaçlara sarılıp gel tamam mı?

Kendimin yazmakla olan ilişkisini bilmem çok iyi. Ben bu blogu geciktirsem de günün birinde yakalarım da... İnanıyorum, sen de bana inan! :)

Hayatımız bugün ne yedin ne içtin, sıkıcı işler güçler heyecanlı minik boylu gelişmeler... Tatil ya da benzeri projeler. Filme mi gitsek aile boyu yemeğe mi soruları... Korkunç derecede kendimizle yüzleşmeye bile korktuğumuz bir sığlıkta giren hayatımız birden harikalaştı Can. 31 Mayıs 2013 idi tarih....

Ben harikalaştı diyorum. Çünkü kalplerimizin akıllarımızın yerlerini hatırladık. Gurur, gerçek aşk ve anlayış gibi içi boşaltılmış laflar birden kendilerini geldiler. Vicdan silkindi ayaklandı. Kah bugüne kadar yapamadıklarımız kah bugün yapabildiklerimizin heyecanından sürekli ağlar olduk. Korku var ya... Onun aslında nedensizce dikilen gariban bir korkuluk olduğunu anladık.

31 Mayıs'ın ertesindeki Cumartesi sabahı kafamın üzerinde gaz bombalarının uçacağını düşünürek, sanki seninle tatile çıkıyormuşuz gibi detaylı bir hazırlık yaparak evden çıktık. Sen ananedeki yerini alırken biz küçülen yaşlarımızla yürüyorduk. Ama orası bir savaş alanı gibiydi bugüne kadar kendi konfor alanlarını yaratmış bizler için. Tependen sahiden uçuyordu o gaz kapsülleri ve sahiden direkt yerini bilip seni hedefleyerek atıyorlardı... Burası bizim memleket Can'cım... Mesele de tam bu zaten.
Öyle olduğunu hatırladık. Nasılsa gidersin. Nasılsa yolunu bulup hariçten gazel okumanın bir yolunu bulursun. Ama bi durup nerde neden bunun sana yaşatıldığını aslında hiç de haketmediğini, özgürlüğe bile nefes aldırmıyor olmanın mantığını sorgulamaya başladığında gerçekten buralısındır ve gerçekten dünyalısındır artık. Hepimizi geçmiş olsun! Hoş geldik.

Hiç de apolitik falan olmanı istemiyoruz. Her şeyden haberin olmasını... Ağaçlara sarılmaya gittiğimizi... Direnişin kelime anlamını falan bil istiyoruz. Ne yani örgüte adam mı yetiştiriyoruz. Yoo hayır kendinin farkında olan, kendiyle ve toplumuyla ilgili olan, neyin ne olduğu en tarafsız ve doğru haliyle öğrenen biri ol istiyoruz. Tam da bu yüzden muhtelemen seneler sonra bin tane kitabı basılıp bin ayrı bakış açısıyla değerlendirilecek OCCUPY GEZİ hareketini öğren. Birazdan benden oku istiyorum.

Polis ben küçükken de güvendiğim biri değildi. Ben küçükken de üniforma sevmezdim. Yıllar boyunca tevekkeli değil hep kendimi doğrulayıp durdum. Sana hamileyken gece 1'de sadece arabamın muayenesi yok diye altımdan arabayı alan polis benim o halimle güvenliğimi taksicilere teslim etmişti misal.. Ormanlı bir yol üzerinde taksiciyle gitmem salak bir araba muayene kağıdından çok daha önemsizdi. Çünkü ben önemsizdim. Ve tabi sen önemsizleşmeliydin... Bu ne ki? Minimal ve elitist bir örnek... Arabası olan kız çocuğunun şımarık şeysi... Sana evde konuyla ilgili kitaplarımı işaretlerim merak etme...

İşte bu bahsettiğimiz polis ne yaptı biliyor musun Can? Senin kadar (yaş 4) çocukların olduğu Divan Oteli'nin içinde gaz attı. Senin kadar çocukların olduğunu bile bile... O çocukların herhangi bir dahli olamayacağını bile bile... 4-5 yaşındaki bir çocuğun şu yaşadığımız hayat için ne kadar mucizevi olduğunu unutarak. Nasıl bir Allah kavramına sığınıldığını unutarak... Kastederek. Bilerek. İnadına isteyerek.... Kimin ne taraf olduğunun düşünülmediği/düşünmesen de hak verirsin olduğu bir durumdan bahsediyorum... Sana konuyla ilgili çok fotoğraf eklemek istiyorum... Birkaçı şöyle...

Evet, umut ekmeğimiz. Ve bir süre daha onu iştahla yiyeyeceğiz! Seni seviyorum.