Saturday, July 25, 2009

senle ben.

Yanimda uyuyorsun. Kollarin yukari dogru kafan sola dönük. Ne zamandir sana yazmak istedim, olmuyor. Yine olmayacak. Çünkü aslinda kimse okumasin istiyorum bazen. o zaman ayri bir sayfa acip yazmali diyorum sonra belki de okumalilar diye dusunuorum. Yaz geldi. ikimiz de terliyoruz. en cok seni uyutmaya calisirken terliyorum ben. sonra uyudugunda yanimda ya da kucagimda seni izlerken kuruyor terim. ayaklarina bakip hayran kalirken. acik agzinin kucuklugune inanamazken. disardan gecen ve seni uyandirabilecek eskiciye küfür ederken. hatta köpeklerin sesini kismak icin bir kumandam olsa diye dilerken terim soguyor. seni uyutma çabasi arasinda ne zor bu is diye dusunurken uyudugunda sanki biraz once bogusan biz degilmisiz gibi oluyor. inis ve cikis en hizli degisimler. surekli ogrenmeler. galiba bu yaziyi artik karsimda bir karakter var olmaya basladigi icin yaziyorum. oyuncak disinda her seyle ilgilenen. armutlu çantami koluna takmaya çalisip bir yandan armutlari dislemek isteyen. gözleri acikken de uyuyabilen. karanlikta cesur olup kisik sesli konusunca korkak bebek olan. etrafta olup biteni görmeye direnen. emzirmeye baslamadan önce birazdan ne olacagini bildigi icin dekordan sabirsizlanma aglamasi yapan. belki bir sürü cocukta ayni seyleri gorebilirim ama bir suru cocugum yok ki benim. gorduklerim tek. ve ben onlarin toplamini sen saniyorum simdi. konsantre ogrenmenin, konsantre degismenin, öncelikleri bir anda bambaska yerlere koymanin bu kadar hizli olmasi icin hayatimda bin sen olmaliymis megerse. senle ben olmak icin once sen.

Friday, July 10, 2009

Tatil sertifikaları!



Bilmiş günlerimde yani Can doğmadan önce ilk tatilimizi Bozcaada'da yapacağımızdan hatta 15 gün yayılıp 6 aylık olmuş bir bebekle hiç sudan çıkmayacağımızdan emindim. O günnerde 6 aylık bebek bana 6 yaşında falan gibi geliyodu. Anne koruma sütümü sür diyecek ve beni kitabımla başbaşa bırakacaktı. Bütün bilmişliklerim gibi bunları da hemen yuttum. Bozcaada'nın buz suyu ve iki gemi yolculugu gozumu korkutup denizin odanın nerdeyse dibinde olduğu kompakt mekan arayışımız ada isteğimden de çok uzaklaşmadan Cunda'da son buldu. Valla Bandırma feribotu yüzen bir anaokulu zaten. İndikten sonra da arabadaki ekipmanla Can iki mikirdadiğinda durup mola verildi. Cunda'daki Ortunc Otel'de de bebek arabalarını odandan bıraksan özel rampalarıyla denize kadar uçabilecek anlayışlı mimarisi ve ooooh o ne deniz bee durumuyla ilk tatil mis geçti. Bu fotograflar da tatili başarıyla geçirdigimizi anlatan sertifikalar. Benim gibi kastıranlara özel.

sezlong nedir bilmeden ilk sezlong pozlari.



bu bilmeme/anlamama durumuna fena takiliyorum. hani annemler ben küçükken paris'e götürmüşler. gitmişim ama hatırlamıyorum geyiği vardır ya... şimdi tamam can tatile çıktı şezlonga yattı poz verdi, taş kahveye gitti, feribota bindi indi, millete gülücük saçtı. mescitte emzirildi. ağaç altında mola verdi, denize bile girdi ama bunların hiç birini hatırlamayacak. hııım fotolara bi bakıp ben bebekken annemler beni tatile çıkarmışlar diyecek. hep masal gibi dinlenen bebeklik günlerinden olacak. hep sen benim elimde büyüdün diyecek büyüklere verdiğim tepkileri verecek o da. 'oldu canım' der gibi bakacak.

Sunday, July 5, 2009

Aynalı Can





bunnar da ayna'dan başka kareler. arkadaş biraz sosyal biz yemek yerken o da eş dost edindi... çok da tatlıydı arkadaşı...

Heyoo ilk tatil!


Kendi kendime durup durup kurduğum kadar hiiç yokmuş. Çocukla tatile çıkmak bol plan ve hazırlık süresi dışında gayet bildiğimiz tatillere benziyormuş. Hem de öyle bakıcıyla falan gitmeden de... Dinlenilen, yemek yenen zırt pırt denize girilen...
Önceden tasalanmak ve tasarlamak boşuna gibi. Tabi takım taklavat çok ve iki kişiyle yapılan malak yapılmıyor ama dinlendim mi evet. Deniz emdi mi yorgunlukları evet. Detaylar pek yakında. Simdilik Cunda'da yeni açılan enfes yemekleri olan Ayna'dan bi foto.