Sunday, January 15, 2012

kaptan amca mı? kaptan kanca mı?






aklıyla beni yöneten biri haline dönüşen can ile artık en kıymetli şeylerden biri de zaman geçirmektir. :)
kafam karışıo bazen. çocuğun ilk 3 yaşında annenin mutlaka yanında yamacında yakınında olması önemliydi ya hani. işler güçler bırakılır. çocuğa adanırdı... valla son 10 ay haftanın üç buçuk günü çalışmam dışında doğduğundan beri yapışıktık evet.
e peki yaş oldu 3.. sanki asıl zaman geçirilecek dönem başladı bana kalırsa. oyun oynanıyor uzun uzun. sohbet ediliyor. halden anlıyor. üzdüğünü fark ediyor. bekle diyorsun bekliyor. gezerken etrafı inceleyip sana katkısı bile oluyor.
şimdi n'olcak? ben onu düşünüorum. o okula gidince çalışırım falan... nasıl olur... iyi iyi sıcaklığı iyi anne...
çorbalara ve sütlere denen cümleyle bu yazıya bi son verdim gitti. neyse işte dur son veremedim. bağlayacağım yeri unuttum. evde oyuncak sepetinin içine girmişti bi gün. (ekte hatta o foto da) gemideyiim ben die dramatizasyon yapıodu. ben de gel gerçek gemiye binelim bugün dedim ve beşiktaş üsküdar şehir hattına bindik. yilbasi icin migrostan def almıştık. evde olur da göbek atılması gerekirse die!!!? onu da aldık yanımıza... vapurdan inerken ipleri atan abiye bu geminin kaptanı nerde die sordu can... abi yukarıyı gösterdi. can ona şöyle bi espri yaptı: kaptan kanca mı? kaptan amca mı? adam da iyi ki güldü... :)
neyse üsküdar'da kanaat lokantasına gittik. ayva tatlısı bilem yedik. ama can sonra yere yatıp restoranın zeminindeki karoları yaladı. ondan sonra da uzun bi hastalık geçirdik. virüs için çok uğraşmadık. yalayınca geldi bence...

No comments: